Sayfalar

21 Ocak 2012 Cumartesi

Spor ile Toplumsal Bütünleşme: 2012 Avrupa Spor Başkenti İstanbul


1985 yılında Yunanistan Kültür Bakanı Melina Mercouri ‘Avrupa Kültür Kenti’ kavramını ilk kez öne sürmüş ve ilk ünvan aynı yıl Yunanistan’ın Atina şehrine verilmişti. Bu ünvanın alınması belki Atina şehrinde büyük değişikliklere neden olmadı ama o günden bugüne bakıldığında kentte düzenlenen kültür ve sanat faaliyetlerinin sayısında ve kalitesinde bir artış olduğu aşikar. 1985’ten beri her yıl verilen bu ünvanı 2010 yılında İstanbul şehri de kazanmış ve ‘Avrupa Kültür Başkenti’ kisvesi altında birçok sanatsal ve kültürel etkinlik gerçekleştirilmişti.

2010 yılında ünvanı alan İstanbul, aynı yıl içerisinde ‘2012 Avrupa Spor Başkenti’ olabilmek için de başvurusunu sessiz sedasız gerçekleştirmişti. 2010 yılı Kasım ayına geldiğimizde Avrupa Spor Başkentleri Birliği’nin (ACES) Seçici Kurul’u 2012 için tercihini açıkladı ve İstanbul henüz kültür başkenti ünvanını devam ettirirken iki sene sonrası için ‘Avrupa Spor Başkenti’ ünvanını da kazanmış oldu. Tabii ki ünvanı kazanmak sadece bir başlangıç, önemli olan ACES’in verdiği bu ünvana şehrin layık olduğunu gösterebilmek.

ACES, 2001 yılından beri her yıl 'Spor Başkenti' ünvanını bir Avrupa Birliği ülkesi şehrine veriyor. Türkiye Birlik üyesi olmasa da Avrupa Birliği ile yapılan özel anlaşmalardan dolayı bu kategoride değerlendiriliyor. Aslında ACES’in verdiği tek ünvan bu değil. Her yıl şehirlere üç farklı kategoride ünvan veriyorlar: Avrupa Spor Başkenti, Avrupa Spor Kenti ve Avrupa Spor Şehri (European Capital of Sport, European City of Sport & European Town of Sport).


Üç farklı kategorinin temel ayrılma noktası ise verildikleri şehirlerin nüfus sayıları. Avrupa Spor Başkenti olabilmek için aday olan şehrin en az 500.000 nüfuslu olması gerekiyor. 25.000 ile 499.999 kişi arasında nüfusu olan kentler ise Avrupa Spor Kenti kategorisine başvurabiliyorlar. 25.000’in altında nüfusa sahip olanlar ise ancak Avrupa Spor Şehri ünvanını almaya hak kazanabiliyor.

ACES her yıl en fazla bir adet Başkent, 9 adet Kent ve 18 adet de Şehir ünvanı verebiliyor. Bu kategoriler altında seçilen şehirlerin sorumluluklarının içeriği aynı, yalnızca çapı farklılık arz etmekte. Örneğin bir spor başkenti seçildiği yıl için en az 36 tane uluslararası, ulusal, bölgesel ve yerel anlamda spor organizasyonu düzenlemekle yükümlü. Bu organizasyonlara ACES delegelerinin de katılımının gerçekleşmesi gerekiyor. Sorumluluk anlamında spor kentlerinin 24, spor şehirlerinin ise 12 organizasyon düzenlemesi ACES Tüzüğü’nde asgari sınırlar olarak belirlenmiş.

Gelelim ACES’in bu ödülü vermesindeki esas amacına, yani İstanbul’un 2012 yılı için sorumluluklarına. ACES’in böyle bir ödül yaratmasındaki ana gerekçe, sporun toplumları bütünleştirici, yaşam standartlarını yükseltici, etik değerleri koruyucu ve sağlıklı bireyler oluşturucu özelliklerini ön plana çıkartarak söz konusu şehrin sporu kullanarak toplumsal gelişimini sağlamak. Dikkat edildiğinde bu amacın aslında Olimpiyatlar'ın amacıyla çok benzeştiğini görebiliyoruz. Zaten Avrupa Olimpiyat Komitesi ve Avrupa Birliği Komisyonu ACES’in ana ortakları durumunda.

Peki, Avrupa Spor Başkenti ünvanı alan bir kent bu süreçte ne yapmalı? ACES yönetim kurulu Olimpik gelenekleri de göz önünde bulundurarak beş genel hedef oluşturmuş:

1) Egzersiz yaparken zevk alma,
2) Başarı için istek duyma,
3) Sosyal deneyim yaşama,
4) Fair Play’i öğrenme,
5) Sağlığı geliştirme.

İşte bu beş temel prensip İstanbul’un 2012 yılında Spor Başkenti ünvanı ile düzenleyeceği tüm aktivitelere temel teşkil edecek. Biraz açmak gerekirse, düzenlenecek organizasyonlarda nelere dikkat edilmesi gerekildiğini şöyle sıralayabiliriz:

1) Öncelikle, Spor Başkenti ünvanı şehirlere verildiği için yapılacak etkinlikleri kontrol edecek kurumlar da belediyeler oluyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin spor organizasyonunu yöneten kurum da Spor AŞ olduğuna göre, aslında 2012 yılındaki düzenlenecek tüm organizasyonlar bu kurumun kontrolünde yapılacaktır. Bu noktada ilk hedeften yola çıkarsak, bireylere ve topluma bir bütün olarak hem eğlenme hem de vücut geliştirme anlamında spor yaptırmak için Spor AŞ’nin spor kulüpleri, sağlık kuruluşları, okullar ve gençlik kulüpleri ile organize bir şekilde çalışması gerekecek. Ancak bu şekilde egzersiz yaparken zevk alan ve sağlıklı gelişen bireyler ortaya çıkacaktır.

2) Sporun eğlencesinin yanında bireylerin başarı kazanma anlamındaki arzularını da karşılayabilmek için yaş aralığı ve hedef gruplar dikkate alınarak çocuklar, öğrenciler, çalışanlar ve yaşlılar için çeşitli turnuvalar düzenlemesi gerekmektedir. Bu noktada Modern Olimpiyatlar’ı hayata geçiren Baron de Coubertin’in sözü yol gösterici nitelikte: “Kazanmak en önemli şey değildir, ama yarışmak öyledir; en sonunda zafer değil başarı mühimdir.”

3) Özellikle bilgisayar oyunları ve televizyonun gençler üzerindeki olumsuz etkilerinin giderek arttığı çağımızda, sporun gençlere sosyal bir deneyim kazandırma konusundaki önemi had saffadadır. Bu noktada belediyelerin spor kulüpleri ve ilgili diğer kuruluşlarla iletişime geçip sınıf, jenerasyon ve ırk ayrımı yapmadan herkesi bir araya toplama görevini üstlenmesi gerekiyor. Bir toplumun gelişmesi ve ilerlemesi anlamında öncelikle tüm bireylerin ortak bir paydada buluşması çok önemli. Spor da bu noktada en doğru etken konumunda.

4) İstanbul gibi milyonlarca insanın yaşadığı kozmopolit bir şehirde birbirinden farklı milliyetten ve kültürden oluşan birçok topluluk yaşamakta. Önceki maddelerde de bahsettiğimiz gibi bu toplumları ortak bir noktada toplamanın belki de en kolay yoludur spor yapmak. Ancak sadece spor imkanı sağlamak ile bu grupların iyi anlaşmaları sağlanamaz. Bu noktada sporun özünde olan ‘fair play’ nosyonunu da aşılamamız gerekiyor. Spor kulüpleri, okullar, gençlik kulüpleri ve benzeri gruplara çeşitli spor salonları, spora alanları ve spor teçhizatı sağlayacak olan belediyelerin aynı zamanda sporun kurallarını da fair play çerçevesi altında katılımcılara öğretmesi gerekecek. Ancak bu şekilde spor yapmak/yaptırmak hedefine ulaşılacak ve toplumsal bütünlük sağlanacaktır.

5) Son olarak, sağlığı ve genel refahı arttırmak için belediyelerin, spor kulüpleri, sağlık sigortası firmaları, okullar ve bağımlılığa karşı destek birimleri gibi çeşitli kuruluşlarla ortak çalışmalar yapması, halkı spor yapmaya teşvik ederken aynı zamanda kötü alışkanlıklardan da uzak tutması gerekiyor. Bu şekilde hazırlanacak spor programları ile öncelikle gençlerin, yetişkinlerin, hastaların ve yaşlıların sağlıklarının korunması ve iyileştirilmesi sağlanabilecektir.

Günümüzde Avrupa’da yaklaşık 750 bin tane spor kulübü bulunmakta. Bu sayı her geçen gün de giderek artıyor. ACES’in bu kulüplere tek tek ulaşıp üyelerini bilinçlendirme şansı yok,  ancak her yıl 20’yi aşkın şehre verdiği ‘spor başkenti/kenti/şehri’ misyonu ile aslında bu sorumluluğu şehirlerin belediyelerine delege edebiliyor ve birçok farklı ülke ve kültürde spor yoluyla toplumsal bilinçlendirme yaratmaya çalışıyor. Umarız 2012 Avrupa Spor Başkenti ünvanı, 15 milyona yakın nüfusu olan İstanbul şehri için de spor yolu ile toplumsal gelişimin hızlanmasına ve farklı kültürlerin kaynaşmasına vesile olur.

Kaynak: ACES Websitesi (http://www.aces-europa.eu/)

Hiç yorum yok: