22. Kış Olimpiyat Oyunları 7-23 Şubat 2014 tarihleri arasında Rusya'nın turistik bölgelerinden biri olan Sochi kentinde düzenlendi. Toplam 2,873 sporcunun yarıştığı Sochi 2014, aynı zamanda Kış Olimpiyatları tarihinin en geniş katılımlı organizasyonu oldu. Ancak üzücüdür ki Türkiye’nin Olimpiyat ekibinde yalnızca altı sporcu ve beş temsilci yer aldı. Sporcu sayımızdaki bu kısıtlılığı ne yazık ki Sochi’ye giden seyirci sayımızda da gördük[1]. Ülke olarak güçlü bir kış sporları kültürümüzün olmadığı kesin, fakat uçakla ülkemizden ortalama bir saat mesafede olan bir şehre dünyanın en büyük kış spor organizasyonunu yerinde seyretmek için gitmeye bile tenezzül etmiyorsak, zaten altı sporcuyla katılmamız da çok şaşırtıcı olmamalıdır.
Ülke olarak futbol odaklı bir spor kültürümüz olduğu
gerçeğinin yanı sıra, Türkiye'nin coğrafi konumu ve iklimi de aslında Kuzey
Amerika, Kanada, İskandinav ülkeleri ve Kuzey Avrupa ülkeleri gibi kış sporunda
öncü olmuş ülkelerin yanında bizi dezavantajlı kılıyor. Kış sporları konusunda
iklim avantajı olan doğu bölgelerimizde ise ne yazık ki yeterli yatırımlar
gerçekleştiril(e)memekte.
2011 yılında Erzurum'un ev sahipliği yaptığı
Universiyat Kış Oyunları kış sporlarına ilginin ve yatırımların arttırılması
konusunda bir dönüm noktası olarak kabul edilebilir. Ancak o noktadan sonra
dönüşü yapıp ilerlemek de önemli. Türkiye'nin bir kış sporu ülkesi olarak
yaşadığı en büyük sıkıntı da aslında bu noktada ortaya çıkıyor. Tesis yapımı ve
organizasyon düzenleme odaklı spor politikalarımız yüzünden uzun vadeli
stratejiler olan genç sporcuları yetiştirme; ilkokul ve liselerde spor
kültürünün yaygınlaştırılması için Milli Eğitim Bakanlığı ve Spor Bakanlığı'nın
birlikte çalışması; kış sporlarına uygun mevsimi olan illerdeki belediyelerin ve
sivil toplum örgütlerinin bu sporların yapılaabileceği tesislere fon ve işgücü
ayırmasına yeterli öncelik verilmiyor. Sadece tesis yaptırılması veya bakanlıkların
proje üretmeleri de tek başına yeterli değil tabii ki. Bu tesislerin
kullanılmaya özendirilmesi ve bu alanda başlamış projelerin takibinin de
yapılması şart.
Türkiye'nin Kış Olimpiyatları geçmişini kısaca
incelersek aslında ülke olarak nasıl bir gelişim (?) içerisinde olduğumuzu
görebiliriz. 1936'dan günümüze kadar olan süreçte düzenlenen yirmi iki Olimpiyat'ın
on altısında sporcularımızla temsil edildik. En büyük katılımı gösterdiğimiz
1968 Kış Olimpiyatları (Grenoble, Fransa) kafilemizde on bir sporcumuz yer
alıyordu ki kafile sayısı olarak çift haneli rakamları ilk ve son görüşümüzdü
bu. 1976'da Innsbruck’ta (Avusturya) düzenlenen oyunlara ise dokuz sporcu ile
katıldık. Rakamlardan da tahmin edilebileceği gibi hiçbir zaman madalya
iddiasında olan sporcumuz olmadı ve geride kalan yirmi iki Olimpiyat'ta bir
tane bile madalya kazanamadık. Spor yerine skor odaklı bir ülke olduğumuz için
de daha çok çalışıp başarılı olmak isteyeceğimize, bir türlü başarı yakalayamadığımız
için bu alanda giderek daha da az çalıştık. 1968-1992 yılları arasında
düzenlenen Kış Olimpiyat Oyunları’na ortalama 8.6 sporcu ile katılırken, özellikle
1980’lerden sonra spor dünyasının futbol etrafında küreselleşmesi, maddi ve
emek anlamındaki tüm yatırımların da bu alana kaymasıyla kış sporları iyice
önemini kaybetti. 1994-2014 yılları arasındaki kafile ortalamamız ise 3.6
sporcuya kadar indi. Bu rakamlar anlaşılacağı için gelecek için de pek ümit
vaad etmiyor.
Sporcu sayılarımızdaki düşüş, spor politikalarındaki
değişiklikler, sporun sosyal hayatın bir parçası olarak görülmesindense bir
gelir kapısı olarak görülmesi ve benzer sebepler nedeniyle Türkiye’nin kış
sporları politikasında ciddi bir dönüm noktasındayız. Karşımızda iki seçenek
var: Birincisi, bu tabloyu değiştirmek için canla başla savaşmak ve her ne
kadar ‘kış sporları ülkesi’ yaftasını kazanamaycak olsak da başarılı bir
program yürütüp özellikle iklimi kış sporlarına uygun illerdeki gençleri bu
sporlara yönlendirebilmek. Bu şekilde sert iklimi olan bu bölgelerde kış
aylarında kısıtlanan sosyal yaşama bir alternatif sunarak hem sporun
yayılmasını hem de spor aracılığıyla sosyal devlet anlayışının yayılmasını
sağlamak.
İkinci alternatif ise birincinin tam tersi. Bir kış
sporu ülkesi olmadığımızı kabul etmek ve bu alanda yatırımları asgariye
indirmek ve Olimpiyatlar ve kıta/bölge şampiyonlarına katılmak için gayret sarf
etmemek. Bu alternatif tabii ki günümüzde kış sporları ile uğraşan eğitmenler,
sporcular ve bu alanlarda ürün satan üreticiler için büyük bir yıkım olacaktır.
Ancak yatırım yapıyormuş gibi görünüp iki Olimpiyat dönemi arasında bu
sporların gelişimi için yeterli imkanı sağlamadan sporcularımızdan madalya ve
başarı beklemek hayalcilik olacaktır. Yarım yapmaktansa ya tam anlamıyla
yapalım, ya da hiç karışmayalım.
Sochi 2014’teki karnemize gelirsek, ne yazık ki çok
başarılı bir öğrenci olmadığımızı görüyoruz. On beş kış sporu disiplininde 98
farklı yarışın yapıldığı Sochi’de altı sporcumuzla on farklı yarışta temsil
edildik. Genel anlamda madalya hedefimizin olmadığı bu yarışmaların sonunda ne
yazık ki bu hedefimizi gerçekleştirdik ve hiçbir sporcumuz podyumun yanına bile
yaklaşamadı. Ancak bu noktada suçu sporcularımıza yüklemek büyük haksızlık
olacaktır. Sochi’de ülkemizi temsil eden sporcuların tamamı çok zor şartlar
altında ve neredeyse hiç destek almadan (antrenörler ve ailelerin hakkını
vermek gerekli) kendi azimleri ve yetenekleriyle bu noktalara gelmiş
durumdalar. Ancak yetenek ve azim Olimpiyat şampiyonluğu için yeterli olmuyor.
Maddi destek (Ör: Sponsorlar), sporseverlerin destekleri, devlet ve yerel
yönetimlerin destekleri ile birlikte bu başarılar gelebilir. Yaz Olimpiyat
Oyunları tarihimize baktığımızda bu değişimin yaşandığını ve bu başarıların
geldiğini görebiliyoruz. Kış Oyunları için ise tercihimizi yapmamız gerekiyor.
Bir kış sporu ülkesi olmak mı, yoksa kış sporları yapılabilen ama elit
sporcuların yetişmediği ve sporun tabana yayılmadığı bir ülke olmak mı?
Türkiye’nin Kış Olimpiyat Oyunları Kafileleri
1936
|
1948
|
1956
|
1960
|
7 Sporcu
|
4 Sporcu
|
4 Sporcu
|
2 Sporcu
|
1964
|
1968
|
1976
|
1984
|
5 Sporcu
|
11 Sporcu
|
9 Sporcu
|
7 Sporcu
|
1988
|
1992
|
1994
|
1998
|
8 Sporcu
|
8 Sporcu
|
1 Sporcu
|
1 Sporcu
|
2002
|
2006
|
2010
|
2014
|
3 Sporcu
|
6 Sporcu
|
5 Sporcu
|
6 Sporcu
|
[1] www.hurriyet.com.tr/ekonomi/25780200.asp
(Bu yazı Khas Panaroma Dergisi'nin 14. sayısında yayınlanmıştır.)